Trabzon halkı: Kan duracaksa Öcalan'ı evimde misafir ederim

Trabzon halkı: Akan kan tamamen dinecekse, Türkiye 1600-1700'lü yıllarındaki o huzuruna dönecekse ben Öcalan'ı evimde de misafir ederim. Ölene kadar da bakarım. Yeter ki bizim ülkemiz Osmanlı'daki gibi huzurlu yıllarına dönsün

Haber Giriş : 06 Kasım 2014 11:50, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Trabzon halkı: Kan duracaksa Öcalan'ı evimde misafir ederim

"Akan kan tamamen dinecekse, Türkiye 1600-1700'lü yıllarındaki o huzuruna dönecekse ben Öcalan'ı evimde de misafir ederim. Ölene kadar da bakarım. Yeter ki bizim ülkemiz Osmanlı'daki gibi huzurlu yıllarına dönsün."

Bu cümleler bir akrabasını ve bir arkadaşını Güneydoğu'da şehit vermiş 43 yaşındaki Alper Aydoğdu'ya ait. Trabzon Meydanı'ndaki ayakkabı boyacı kulübelerinde rastlıyoruz kendisine. Yağmurlu havadan olsa gerek etrafta müşterisi olmamasını da fırsat bilerek yanına gidiyor ve çözüm sürecini soruyoruz. Verdiği cevaplar ekmek tezgahında müşteri bekleyen bu Karadeniz insanının, ülkenin gidişatı konusuna hiç de uzak omadığını gösteriyor.

Dört yıldır ayakkabı boyacılığı yapan Alper Aydoğdu, hükümetin çözüm süreci için çok yol kat ettiğine inanıyor. Ancak ona göre bu gidişatı engellemek isteyen birileri var.

'Hükümet değişik yollardan, değişik kaynaklardan bu süreci sonuca getirebilmek için elinden geleni yapıyor. Ama Ekim ayının başında Doğu'da yaşanan olaylar tamamen çözüm sürecini engellemeye yönelik' diyen Aydoğdu, süreci engellemek isteyenleri ise dış güçler olarak tanımlıyor.

"Kürtçe TV önemli bir adım"

Gündemi yakından takip etmeye çalştığını ifade eden Alper Aydoğdu, devletin bu süreçte attığı en önemli adımın Kürtçe kanalın açılması olduğunu söylüyor.

"Doğu'daki halk kendi coğrafyasında yaşamaya çalışan bir halk. Hükümet bu yurttaşlarımıza tüm imkanları sağladı. Artık kendi dillerini konuşuyorlar. En önemlisi de bence devletin Kürtçe TV kanalını açmış olması. Üniversitelerde Kürtçe için kürsü açıldı ve artık kendi dillerinde de eğitim verebiliyorlar."

Lise mezunu olan Alper Aydoğdu'ya göre aslında Güneydoğu halkı da çözüm sürecini destekliyor ancak sürecin gidişatını olumsuz etkileyen en önemli unsur Kandil ile Öcalan arasındaki büyük savaş.

"Az ince düşünenler zaten anlıyorlar. Kandil, İmralı'yı tasfiye edip, Kürtleri kendi çatısı altına alıp, istediği gibi mesela etnik ayrışım yapabilmek içn elinden geleni yapıyor. Şu anda en büyük destekçisi İsrail."

"Her doğum sancılıdır. Umutsuz değilim"

Son bir ayda ortaya çıkan şiddet ortamından rahatsızlığını ifade eden Aydoğdu, süreç içinde bu şekilde iniş çıkışlar yaşanabileceğini, bu durumun kendisini umutsuzluğa sevk etmediğini belirtiyor.

"Ben bu olayı bir deniz olarak düşünüyorum. Sonuçta ben bu denizde balığı tutacağım. Bu denizde üç gün dalga olur ama dördüncü gün gider o dalga, deniz çok güzel olur. Ben de balığımı tutarım. Tabii ki olacak böyle şeyler. Her doğum sancılıdır. Bazı sıkıntılar olacak, bazı dertler olacak. Ben çözüm sürecinden umutluyum, son aşamada olduğuna inanıyorum."

"Kendi içlerinde sorunları var"

Ancak Trabzon'da herkes Aydoğdu kadar iyimser değil. Halkın genel olarak çözüm sürecine destek verdiği görülse de özellikle "Kobani'ye destek" eylemlerinde yaşanan olaylardan sonra süreçten rahatsız olanlar da var. Trabzon'un dik yamaçlı mahallelerinden birinde çay ocağı işleten Yahya Bektaş, Kürt sorununun çözümü için atılan adımlardan memnun. Kürtçe eğitime de soğuk bakmıyor. Devletin attığı adımları doğru bulduğunu söyleyerek başlıyor sohbete ve sözlerini şöyle sürdürüyor:

"Valla süreç devlet katında iyi gidiyor diye düşünüyorum. Karşıt olanlar kim? Bence BDP ve onların yandaşları. Benim de burada yaşayan Kürt arkadaşlarım var. Bizim aramızda bir sıkıntı yok. Ama bence onların kendi içlerinde çözemedikleri bir sıkıntıları var. Bu yüzden ortalığı karıştırıp duruyorlar. Bunlara müsaade edilmemeli. Polisin eline vur yetkisi verilmeli."

Ancak söz konusu Öcalan'ın cezaevi şartları olunca 27 yaşındaki Bektaş yüzünü ekşitiyor. Bektaş'a göre Öcalan ile aynı masaya oturulması yanlış:

"O dönemde asılsaydı iyiydi. Madem asılmadı şimdi dışarı ile hiç bağlantısı olmaması lazım."

Bektaş'ın Öcalan'a kızgınlığı adını bile anmamasından belli oluyor. "Hiçbir yerde adının geçmemesi lazım. Kimse de yanına gitmesin" diyor. O zaman süreç nasıl işleyecek diye sorduğumda ise "Başka kim varsa onunla görüşsünler" diyor.

"Dağlara baskın yapılmalı"

Bekar olduğunu ve uzun süredir çaycılık yaptığını söyleyen Bektaş, silahlı mücadele yerine müzakerenin doğru olduğunu söylese de son bir ayda Güneydoğu'dan tekrar şehit cenazelerinin gelmesi kafasını karıştırmış. Sokak savaşlarından bahsedip bu durumlarda müzakerenin yetersiz olacağını belirterek sorunu çözmenin tek yolunun silahlı mücadele olduğunu söylüyor.

"Bir ara şehit haberleri kesilmişti demek ki bir şeyler iyi gidiyordu. Ama son dönemde şehit gördükten sonra başka bir şey diyemiyorum. Ben baskından yanayım. Dağlara tepelere baskın. Daha fazla baskın. Bunlar başka türlü uslanmazlar."

"Analar ağlamasın istiyoruz"

Başlarda çözüm sürecini doğru bulduğunu söyleyen 37 yaşında bakkal Abdullah Kurt'a göre bugünlerde durum hiç de iyiye gitmiyor. Trabzon'da küçük bir mahallede 15 yıldır esnaflık yapan Kurt, şehit haberlerinin etkisinde.

"Yani çözüm süreci iyi ama yine şehit haberleri gelmeye başladı. Bu ülkenin parçalanmaması lazım. Ama şu an yine başkaldırmaya başladılar. Bu süreç rahatsız ediyor. Vurulan çocuklar bizim çocuklarımız. Analar ağlamasın istiyoruz."

"Peşmergeye yol vermek hataydı"

Evli ve iki çocuğu olduğunu söyleyen Abdullah Kurt, Güneydoğu'da akan kanın durması için gerekirse Öcalan ile masaya oturulabileceğini ifade ediyor. Kürtçe eğitim de ona göre sorun değil. Öcalan'ın cezaevi şartlarının iyileştirilmesi ya da uzun vadede serbest kalması ile ilgili iddiaları ise "Cezasını çekmesi gerekir" diye cevaplıyor.

HDP'nin "Kobani'nin düşmesi Türkiye'deki çözüm sürecine zarar verir" yönündeki açıklamaları Abdullah Kurt'u öfkelendiriyor.

"En büyük hatamız peşmergeye o yolu açmamız oldu. Niye açtık onu? Adam niye dağda? IŞİD bence onlara doğrusunu yapıyor. PKK, IŞİD'den daha tehlikeli. PKK 30 senedir kan emiyor. Şimdi zoru gördüler, Türkiye'ye 'beni savun' diyorlar."

"Toprak bütünlüğü tek şart"

İslam Kartal, Trabzon'un Yomra ilçesinden. 25 yıldır Trabzon'da dönercilik yapıyor. Kartal'ın çözüm süreci için tek şartı toprak bütünlüğü.

"Çözüm süreci iyi yürütüldükten sonra, Tükiye'den toprak verilmedikten sonra biz bunun yanındayız. Mesela anadilde eğitim diyor. Kürtçe eğitim olabilir. Bence bu ülkede bayrağını, toprağını tanıdıktan sonra dil önemli değil. Doğu bizim olmalı."

Evli ve üç çocuğu olan İslam Kartal dağa çıkan çocukların ise kandırıldığını söylüyor. Çözüm süreci ilerleyip iyileştirme olduğunda Öcalan için ev hapsine sıcak bakabileceğini ifade ediyor. "İyileştirmeden kastınız ne?" diye sorduğumda ise şöyle cevap veriyor:

"İyileşmeden kastım her akşam TV'lerde izliyorum ortalığı yakıp yıkıyorlar. Bankaları, dükkanları... Beş katlı bina, öğrenciler okuyamıyor. Bunların düzelmesi lazım. Başka isteğimiz yok."

"Türkiye IŞİD'i desteklemez"

42 yaşındaki Kartal, Kürtlerin, Türkiye'nin IŞİD'i desteklediği iddialarına ise kesinlikle inanmadığını söylüyor. Ona göre "IŞİD'in yapmış olduğu işler Türkiye'nin aleyhine oluyor." Bu yüzden Türkiye'nin desteklediğine inanmadığını ifade ediyor. Bu konuda Batılı ülkelere de sitem ediyor.

"Türkiye'de PKK olduğu zaman Avrupa ülkelerinin hiç sesi çıkmıyordu. Ama bunların damarına basıldığı zaman kalkıyorlar ayağa. Biz 35 yıldır PKK ile uğraşıyoruz. Hiç kimse destek vermedi. Ama bunların damarına basınca şimdi hemen yardım ediyorlar onlara."

Al Jazeera

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber